Amerika’da İş Hayatı

Herkese merhabalar, Deniz’in çok uzun zamandır üzerinde çalıştığı bu yazıyı en sonunda bitirdik. Amerika’da İş Hayatı yazısı bayağı bir zamanımızı aldı ama umarım siz de faydalı bulursunuz.

A’dan Z’ye iş hayatında karşınıza çıkacak şeyleri anlatırken okuyacaklarınızın bazıları sizi şaşırtacak bazıları da çok anlamsız gelecek. Ama bunları başka hiçbir Türkçe kaynakta bulamayacağınızdan eminiz. Daha fazla uzatmadan yazıya geçelim 🙂

Amerika fırsatlar ülkesi desek bile, Amerika’da bir çalışan olmanın Türkiye’de bir çalışan olmaya göre bazı zor yanları olduğunu hatırlatmak gerek. Böyle düşünmemizdeki başlıca sebeplerden biri, Türkiye, pek çok AB ülkesi ve Kanada’da çalışanlara devlet tarafından sağlanan bazı hakların, ABD’de devlet tarafından sağlanmaması. Sizi yan haklarınızda koruyan bir Devlet babanız olmadığı için sistemi çok iyi bilmek gerekiyor. Bunları bilmeniz bu hakları kazanmanız için önemli çünkü bazılarını size istemeden onlar otomatik olarak vermeyecek ya da kazandığınız hakları korumak sizin çabalarınızla gerçekleşecek.

Örneğin, Amerika’da pek çok eyalette yıllık ücretli izin yasalarca korunmuyor. Yani direk girer girmez 2 hafta iznim olur diye düşünmeyin. Ücretli-ücretsiz izin, resmi tatiller gibi, Türkiye’de yasal hakkımız olan pek çok şey, burada yan hak sayılıyor. Bu noktada da kişisel başarılarınız ve şirketlerle yapacağınız pazarlıklar devreye giriyor.

Maaş Kavramı ve Terimler

Minimum Wage, Türkçe’deki karşılığı “asgari ücret”tir. Bu bir şirketin size yasal olarak ödemesi gereken en düşük ücret miktarıdır. Asgari ücret Amerik’da saatlik bazda belirleniyor ve eyaletlere göre farklılık gösteriyor. Özellikle eyelet seçmeden önce asgari ücreti araştırarak o eyaletin ekonomisi hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Tabi ki tek gösterge bu değil, ama bunun hayat pahalılığı ile beraber değerlendirmeniz gerekir. Yani New York’ta asgari ücret Teksas’tan daha yüksek sebebi New York eyaleti Teksas’tan daha pahalı bir eyalet. Ayrıca diğer konuya geçmeden hatırlatalım, özellikle yeme-içme sektörü gibi bahşiş (yani tip)’le çalışanlar için asgari ücret, normal asgari ücretten daha düşük oluyor şeklinde ikinci bir asgari ücret uygulaması bulunmakta.

Paycheck, tam çevirisi “Maaş Çeki” dir. Çek sistemi Türkiye’de pek kullanılmasa da, Amerika’da halen oldukça yaygın. Günümüzde artık pek çok şirket çek vermek yerine maaşınızı banka hesabına yatırsa da “Paycheck” terimi “Maaş” anlamında günlük hayatta kullanılmaya devam ediyor.

Pay Stub, tam anlamıyla maaş bordrosu. Türkiye’deki gibi maaşın ödendiğine dair bir nevi makbuzdur. Yine Türkiye’dekine benzer şekilde bu belge üzerinde brüt maaş (gross), alınan vergiler (taxes), diğer kesintiler (deductions) ve net ödenen maaş yazar. Bordronuzu her maaş döneminde şirket basılı olarak elden verebilir ya da şirketin kullandığı online bir portal varsa oradan size ulaştıracaktır. (Amerika’da her konuda olduğu gibi bu konuda da “belgeleme” (documentatıon) çok önemli. Eğer iş veren size önden bir bilgi vermediyse, mutlaka maaş bordronuzu nasıl alabileceğinizi sorun. Ve tabii ki bunları aldığınızda güzelce saklayın.)

Payroll, Türkçe’sine bakarsak yine bordro anlamına gelmektedir. Pay stub, size ait fiziksel doküman olarak kullanılırken, Payroll daha genel bir kavram olup genellikle şirketler tarafından kullanılır. Örneğin şirketin maaşları yatırmaktan sorumlu departmanına Payroll Department denir.

Pay Rate veya Wage, basitçe belli bir süre karşılığında şirketin size ödemeyi taahüt ettiği miktar, yani maaşınızın ta kendisi. Türkiye’de “aylık maaş” sistemine alışık olsak da Amerika’da sektörden sektöre ve firmadan firmaya maaş sistemleri farklılık gösteriyor.
Maaş oranınız saatlik, haftalık, aylık veya yıllık bazda belirleniyor olabilir. Maaşınızın ödeme sıklığı ise yine şirketinizce belirlenir. Yani örneğin ücretiniz saatlik $10, maaş alma sıklığınız ise iki hafta bir olabilir. Şirketin/pozisyonun maaş sistemi genellikle iş ilanlarında belirtilir. Saatlik olursa wage ya da pay rate, yıllık olursa salary ismini alır.

Overtime, fazla mesai demek oluyor. Yani eğer saatlik ücretle çalışıyorsanız, haftada 40 saatin üzerinde çalıştığınız her dakika için iş vereniniz, fazla mesai ücreti ödemekle yükümlüdür. Fazla mesai ücreti pek çok eyalette 1.5 kat olarak hesaplanmaktadır.

Amerika’da İş Hayatı uygulamaları yine eyaletten eyalete göre farklılık gösterebiliyor. Örneğin Kaliforniya’da fazla mesai günlük bazda bakılır. Günde 8 saatin üzerine çıktığınızda iş vereniniz fazla mesai ücretini ona göre ödemek zorundadır. Ama genelde diğer eyaletlerde fazla mesai haftalık olarak değerlendirilir. Yani örneğin bir gün 6 saat ertesi gün 10 saat, diğer 3 gün 8 çalıştıysanız, toplamı 40 eder ve overtime ödemesi alamazsınız.
Diğer yandan, saatlik değil de maaşlı çalısansanız (yani yıllık maaş olan salary alıyorsanız) fazla mesai ücreti talep etme hakkına sahip olamıyorsunuz (şirketiniz aksini belirtmediği ya da siz önden pazarlık yapmadığınız sürece).

Fazla mesai konuda karşınıza aşağıdaki terimlerle de çıkabilir:
• Exempt: Federal yasalarca fazlı mesai ücreti ve asgari ücret talep etme hakkı olmayan çalışanlar (genellikle aylık/yıllık bazda maaşlı çalışanlar bu sınıfa girmektedir)
• Non-exempt: Federal yasalarca fazlı mesai ücreti ve asgari ücret talep etme hakkı olan çalışanlar (genellikle saatlik ücretle çalışan bu sınıfa girmektedir)

Offer Letter, şirketin, işe almak için size sunduğu teklif mektubudur. Bazı şirketler önce hem sözlü hem de email yoluyla yazılı olarak iletirken, bazıları ise direkt teklif mektubu göndermeyi tercih ediyor. Teklif mektupları genellikle şunları içerir: iş tanımı, başlangıç tarihi, kontratlı (süreli) bir iş ise başlangıç/bitiş tarihi, maaş, yan hakları (sağlık sigortası, ücretli izin vs.), yani tüm çalışma koşulları.
Teklif mektubu aldığınızda; kabul edebilir, ya da karşı karşı bir teklifle gidebilirsiniz. Amerika’da müstakbel iş verenle pazarlık yapmanın çok yaygın bir uygulama olduğunu yeri gelmişken söyleyelim ve tabii karşı talebiniz red alabilir ya da kabul edilebilir.

Yazının geri kalanında detaylandırmaya çalışacağımız üzere, Amerika’da bir çalışan olarak pek çok hakkınız siz ve iş vereniniz arasında yapılan bu anlaşmaya bağlı olacak. Bu nedenle size gelen teklif mektubunu kabul etmeden önce iyi anladığınızdan emin olmaya özen gösterin. Gerektiğinde soru sormaktan ve hatta karşı teklif yapmaktan çekinmeyin!

Ücretli – Ücretsiz İzinler / Bayramlar 

Vacation, Türkçe’si izin demektir. Genellikle ücretli izin anlamında kullanılıyor. Maalesef Amerika’daki federal yasalar, iş verenleri çalışanlarına ücretli izin vermekle zorunlu tutmuyor. Bu nedenle izin günleri şirket tarafından size tanınmış bir imtiyaz olarak algılanıyor ve genellikle işe girişte, iş veren ve sizin aranızdaki anlaşmaya göre belirleniyor.
Günümüzde pek çok şirket yan haklar kapsamında çalışanlarına ücretli izin vermektedir. İşe girerken mutlaka iş verenin sunduğu ücretli izin olanaklarını sorun ve gerekirse pazarlık yapmaktan kaçınmayın. Amerika’da ise girişte pazarlık yapmanın çok yaygın olduğunu ve iş verenlerin genellikle yapacakları ilk teklifte bu konuyu göz önünde bulundurduklarını unutmayın. Ayrıca bazı kurumlar buna PTO da diyebiliyor.

Sick Leave/Days, hastalık iznidir. Yine federal yasalar bu konuda iş verenlere bir zorunluluk sunmamaktadır. Yani Türkiye’deki gibi doktordan rapor alıp ücretli hastalık izni kullanma gibi bir lüksünüz otomatik olarak yok. Bunun işe girerken belirlene bir rakam olduğunu unutmayın. Aynı şekilde iş veren yan haklara ek olarak size sick days hakkı verebilir ya da vermeyebilir. (Yaygın olmasa da bu konuda çalışanı koruyan bir yasası olan/değerlendiren eyaletler bulunmakta. Kendi eyaletinizin yasalarını araştırmanızda fayda var.)

PTO – Paid Time Off, yine ücretli izin anlamına gelen ve günümüzde daha yaygın kullanılan kavram. Çoğu şirket artık ayrı ayrı vacation ve sick days hakkı tanımak yerine, size sadece ‘x ‘ gün yıllık ücretli izin vermeyi tercih ediyor. Bu günleri hasta olduğunuz zamanlar için, özel bir işiniz olduğunda ya da tatil için kullanmak size kalmış. (Kişisel deneyimlerimize dayanarak şunu söyleyebiliriz ki Amerika’lilar neredeyse ölmedikleri sürece işe gitmeyi tercih ediyorlar. Yani aman PTO gitmesin de hasta hasta ofiste takılırım diyorlar.)

LOA – Leave of Absence, ücretsiz izin anlamında kullanılmaktadır. Sadece bazı özel durumlarda federal yasalar, çalışana “işini kaybetmeden” ücretsiz izin alabilme hakkı tanıyor. Bu özel durumların dışında ise ücretsiz izin alma hakkınız yine siz ve şirketiniz arasındaki anlaşmaya bağlı olacaktır.
Bazı özel durumlar var demiştik. Bunlardan bir tanesi; bazı eyaletler şiddet görmüş ve suç mağduru olmuş çalışanlara ücretsiz izin hakkı tanınmasını zorunlu kılmaktadır.
Daha genel kapsamlı olan diğer bir yasa ise, Federal FMLA (Family and Medical Leave Act). Bu yasaya göre iş veren, bazı özel durumlara sahip olan çalışanlarına, işlerini kaybetmeden, 12 haftaya kadar ücretsiz izin hakkı tanınmak zorunda. Bu yasa federal olup, bütün eyaletler minimum koşullara uymakla yükümlü. Çok az eyalette kapsam daha geniş olarak uygulanıyor. Bu kapsama giren özel durumlar listesi genel haliyle şöyle:
• Çocuk doğurmak ya da evlat edinmek,
• Ciddi bir sağlık sorunu nedeniyle kendinize veya ailenizden birine bakma zorunluluğu
• Aileden birinin askerlik görevine çağırılması
(Bu konularda kendi eyaletinizde farklı uygulamalar olabilir. Link üzerinden eyaletinizi seçerek eyalet yasalarıyla ilgili daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz LINK )

Holidays, yani bayramlar ve resmi tatiller. Maalesef bu konuda yazacak çok bir şeyimiz yok. Amerika’da bayramlarda, sadece kamu kurumlarında çalışanlara resmi tatil verilmektedir. Özel sektörde ise iş verenler hiç bir bayramda çalışanlarına izin vermek ya da fazla ücret ödemek zorunda değil.
Genelde şirketler yan hakları kapsamında yılda birkaç bayramı tanıyor ve size izin verebiliyor. Ancak çok büyük beklentiniz olmasın, gözlemlediğimiz kadarıyla bu bayram tatilleri 1’er gün olmak üzere yılda toplam 3-4 günü geçmiyor.
Yani artık yeni hayatınızda, bayram haftasonuna denk geliyor mu, birleştirsek tatil 9 gün olur mu gibisinden sorunsalarınız kalmayacak ya da hafta sonuna denk gelen bayramlarda yaşanan hayal kırıklığı da olmayacak 🙂
Diğer bir deyişle, hoşçakal Ramazan, Kurban, 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 1 Mayıs ya da her zaman cepte gördüğümüz garanti 1 Ocak tatili… Hoşgeldin çalış çalış çalış 🙂

İş Bazlı Sağlık Sigortası

Employee Sponsored Health Coverage, Pek çoğunuzun da bildiği üzere Amerika’da sağlık sistemi özel sektör tarafından yönetiliyor.
Devlet hastanesi kavramı ve ya devletin çalışanlara sağladığı bir sağlık güvencesi olmadığı gibi, maalesef hastane masrafları da diğer ülkelere kıyasla oldukça pahalı.
Sağlık sisteminin detaylarına bu yazıda girmeyeceğiz çünkü daha önce şu yazıda anlatmıştık (LINK) ancak şunu belirtmekte fayda var;
ileride daha büyük sıkıntılar yaşamak istemiyorsanız, kendiniz ve aileniz için özel bir sağlık sigortası yaptırmanız ve buna bütçe ayırmanız son derece kritik.

Güzel haber şu ki bugün pek çok şirket yan haklar kapsamında çalışanlara öyle ya da böyle sağlık sigortası imkanı sunuyor. Bu uygulama Employee Sponsored Health Coverage olarak bilinir.
Katkı payı şirketten şirkete değişmekle beraber ortalama 75-85% bandında olabiliyor.
Günümüzde bireysel olarak yapıldığında ortalama sağlık planlarının yıllık bazda tek kişi 6 bin,
aile için 16 bin civarında olduğunu düşünürsek, işe girerken değerlendirmeniz
gereken şeylerden en önemlisi sağlık sigortası denebilir. Tabii ilk ABD’ye gelince önemli olan ilk fırsatta işe başlamak ve para kazanmak oluyor ama yine de aklınız kenarında olsun ve bunu mutlaka sorun.

Emeklilik Olayı

Social Security Benefits – Retirement Benefits, Türkiye’deki Sosyal Güvenlik sistemine benzer olarak, ABD tarafından emeklilere, malüllere ya da düşük gelirli birey/ailelere sağlanan faydaların bütününe verilen ad.  Emeklilik maaşı, iş görmezlik maaşı, çalışanın ölmesi halinde yakınlara (eş/çocuk) sağlanan yardım/maaş, emekliliklere sağlanan sağlık planı (Medicare) ve geliri düşük aileler için sağlanan sağlık programı (Medicaid) bu sistemin birer parçasıdır.
Emeklilik hakkı kazanmak için en az 10 yıl Amerika’da çalışmanız gerekmektedir. Emekli maaşı almaya başlayabilmek için gereken yaş en az 62’dir, ancak maaşınızı bu yaştan da daha geç almaya başlarsanız alacağınız maaş miktarı artmaktadır.
Konuyu daha detaylı araştırmak için resmi Social Security sitesinin yayınlarına aşagidaki linkten ulaşabilirsiniz: LINK
Yine resmi siteden 2018 yılına ait Emeklilik konusunu anlatan dokümana aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz: LINK

Hemen altını çizelim, Social Security’den alacağınız Emeklilik Maaşı, emeklilikte sizi ABD’de geçindirecek seviyede değil. Bu nedenle pek çok kişi, emekliliklerini daha rahat geçirmek adına, bireysel emeklilik sistemine dahil olmayı tercih ediyor. Onları da buyurun anlatalım.

Ama evet, siz sormadan cevaplayım, Green Card sahibi kişi, ABD vatandaşı olsun olmasın yukarıda bahsettiğimi koşulları sağlarsa ABD’den emekli olabilir. Ayrıca çalışanın ani ölümü durumunda eşe veya çocuklara Social security desteği var. Allah kimseye göstermesin ama aklınızın bir kenarında bulunsun.

IRA – Individual Retirement Account, Adından da belli olduğu suretle bireysel emeklilik planlarına IRA denmektedir. Bu bir yerde Türkiye’dekine benzer, özel finansal kurumlar tarafından sunulur ve emekliliğe yönelik bir yatırım aracıdır. Genellikle vergi avantajı da sağlamaktadır. Banka hesabı gibi işler. Finansal kurum sizin adınıza yatırım yapar ve parayı büyütür (ideal senaryo). Yatırım araçları sepet şeklinde sizin tarafınızdan belirlenir. Ufak da olsa işletim ücretleri geçerli olabilir. 2018 yılı itibariyle yaygın 4 IRA çeşidi var; maaşlı çalışanlar bireyler için Traditional IRA, Roth IRA; küçük işletme sahibi veya serbest meslek çalışanları için Simple IRA, SEP IRA olarak sıralanabilir.
Tabi ki sistemin pek çok kuralı ve kısıtlaması mevcut. Daha yakından incelemek isterseniz burada güzel bir kaynak var: LINK

401K, iş verenin de katkı yaptığı bir bireysel emeklilik planı türüdür. 401K’nın avantajı, sizin biriktirip o hesaba attığınız paranın belli bir yüzdelik miktarını iş veren de sizin için o hesaba yatırır. Yani sisteme sizin adınıza katkı yapar. Bu, çalışan için bir yan hak olup katkı payı şirketten şirkete göre değişir. Her şirketin böyle bir uygulamasının da olmadığının belirtelim. Dolayısıyla 401K, maaşınız ve diğer yan haklarınızla beraber ise girişte değerlendirebileceğiniz bir unsur. Tabi ki sistemin pek çok kuralı ve kısıtlaması mevcut. 401K’yı daha yakından incelemek isterseniz burada güzel bir kaynak var: LINK

Maaştan kesilen gelir vergisi konusunda ayrıca yazdığımız bu yazıya bakmanızı önererek

Amerika’da Vergi Sistemi

Amerika’da İş Hayatı yazımızı tamamlıyoruz. Pek keyifli bir yazı olmadı ama eminim bunlar son derece merak ettiğiniz bilgilerdi.

Sorularınızı aşağıdan alabiliriz.

Amerika’dan sevgiler!!

4 thoughts on “Amerika’da İş Hayatı”

  1. GC lotterysi vurmuş, Türkiye’de henüz emekli olmuş, USA’de de oraları tanıyacak kadar bulunmuş birisi, sadece çocuklarının istikbali için bile olsa, oralarda tekrar yeni bir hayata başlasa ve bunun için de tüm birikimlerini oraya gömse, akıllı bir iş yapmış olur mu? Teşekkürler..

    1. Gördüğüm kadarıyla işiniz uzaktan yapılabilecek ve hatta Abd’ye kolayca implement edilebilecek bir iş. Bence şansınızı deneyin. Buraları biliyorsunuz, keyifli ve huzurlu yerler 🙂

  2. Aslinda keyifli bir yazi olmus, herseyi toz pembe gormemek lazim.
    Dunya’nin her yerinde hayat zor, onemli olan huzurdur.
    Emeginize saglik…

Comments are closed.